HATAY ELDEN GİTMESİN !
Kendimi 1945 Ağustos ayı ortasında Kyoto’da yaşayan bir Japon gibi hissediyorum.
Dehşet içindeyim!
Düşünsenize iki önemli şehrinize, Nagazaki ve Hiroşima’ya atom bombaları atılmış ve kentler yer yüzünden silinmiş, yüzbinlerce insan ölmüş.
Amerika’nın Türkiye’deki depremi yarattığına elbette inanmıyorum.
Yani özel HAARP’çılardan değilim.
Hatta HAARP komplo teorilerini bizzat ABD devletinin yaydığını düşünüyorum.
Ne kadar muktedir olduğu, direnmenin boşuna olduğu yönündeki iddialarla bir çeşit psikolojik savaş unsuru olarak yani.
Ama sonuçları itibarıyla yaşadığımız bu iki devasa deprem, 500 yıllık büyük bir birikimle 10 şehrimizi yerle bir etti.
En çok da Hatay ilimizi vurdu.
Hatay, üstüne üstlük bir de yardımların en geç ve güvenliğin en son ulaştığı ilimiz oldu.
Deprem olmadan önce de zaten Suriyeli mülteci istilası altındaki şehir, 7.7 ve 7.6’lık iki ayrı depremle yerle bir oldu.
Sarsıntıdan nispeten daha az etkilenen Adana ve Gaziantep’i saymazsak, depremde en çok hasar gören iller (Kahramanmaraş, Adıyaman ve Hatay) arasında 1 milyon 670 bin nüfusla en kalabalık şehir Hatay idi.
Hatay sadece nüfusuyla değil stratejik ve jeopolitik konumuyla da önemli.
Hatay adeta bir kama gibi uzanarak İskenderun Körfezi’ni Türk körfezi haline getiriyor ve ayrıca ABD’nin plan projesini yaptığı BOP haritasındaki “Free Kurdistan”ın denize çıkışını da kesiyor.
Yani eskiden beri emperyalizmin hedefinde.
Atatürk’ün işte bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katmak için bozuk sağlığına rağmen çizmelerini giyerek koştuğu ve bu uğurda hayatını verdi.
Ama Türk yurdu Hatay’ı da kurtardı.
Halihazırdaki Suriyeli mülteci istilası ve atom bombası ölçekli deprem felaketi çok vahimdir.
ABD belki deprem yapmak için arzın dibine atom bombası göndermedi ama bu depremlerin sonucundan yararlanmak için kolları sıvadı.
Herkes kurtarma ekipleri gönderirken, ABD kocaman bir uçak gemisini yolluyor İskenderun Körfezi’ne.
Bunun sembolik veya değil, bir anlamı var.
Hatay’ın en kalabalık ilçesi (2021 sayımında 393.634) Antakya bugün yerle bir olmuş durumda.
İkinci büyük ve stratejik liman bölgesi olan İskenderun da (2021 sayımı 250.976 nüfus) büyük yıkıma uğradı.
ABD ve İsrail, 2011’de Türkiye’ye sınırdaki mayınları toplatırken eminim ileriye dönük hesapları yapmıştı.
Suriye savaşı ile gelecek olan yüzbinlerce Suriyeli (ki bu daha sonra milyonları buldu) bölgeye yerleşecek ve ilerleyen zamanlarda burada demografik bir egemenlik oluşturacaktı.
İlk büyük zafiyette de ABD ve müttefikleri (PKK, İsrail, Suriyeli dinci/ihvancı gruplar) Hatay’a çökecekti.
ABD’nin 24 Temmuz 2002’deki Millenium Challenge (Binyılın Meydan Okuması) tatbikatlarını hatırlayanlar vardır.
Burada ismi verilmeyen hedef ülke, Akdeniz’de bir ada (Kıbrıs) sorunu yaşayan ve birçok azınlık barındıran bir devletti.
Hedef ülkenin stratejik açıdan iki kıtayı birbirinden ayıran bir su yolunun (Türk Boğazları) üzerinde ve iki kıtada (Avrasya) birden toprağı bulunuyordu.
Nevada Çölü’ndeki tatbikatın Senaryosu : Hedef ülke, bazı denizyollarını kontrol etmektedir. bir ada ülkesiyle (Yunanistan) şiddetli sorunları vardır. Hedef ülkede çok büyük bir deprem olur. Sivil hükümet depremle mücadele edemez ve kaos durumunda ordu duruma el koyar. uluslararası yardım çağrısı yapılır. ABD yardımlarının kendi askerleri tarafından yapılmasını şart koyar. Böylece ülkeye girmekte olan ABD askerlerinin miktar ve faaliyetlerinden kuşkulanan hedef ülke ordusuyla ABD ordusu arasında savaş çıkar ve ülke 96 saat içinde işgal edilir.
96 saat Türkiye’nin seferberlik süresidir.
Türkiye’nin jeopolitik pusulası ve deniz feneri olan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, son depremlerle Türkiye’nin enerjisinin azaldığını, yani stratejik olarak güç kaybına uğradığına dikkat çekerek uyardı.
ABD’nin bölgedeki emelleri belli.
Hedefleri belli, düşmanı da belli.
Türkiye 1999 depremi sonrası bugünkü gibi güç kaybına uğramış ve devamında bir ekonomik kriz ve Kemal Derviş-IMF vesayeti ile neoliberalizme teslim olmuş ve Batı destekli AKP iktidara gelmişti.
Irak tezkeresi “kazası” ile işleri bir nebze zorlaşsa da ABD bu durumu her türlü çıkarı için tepe tepe kullandı.
2007 sonrası tezkere kazasının faturasını da FETÖ ve AKP eliyle yurtseverlere kesti.
Türkiye’nin iç ve dış dinamikleri sonunda öyle veya böyle Ankara ile Washington’u karşı karşıya getirdi.
Şimdi bu büyük felaket Türkiye’yi yeniden 1999’daki duruma geri getiriyor.
Hatta güç kaybı açısından ondan da kötü bir konuma sürüklüyor.
Çünkü Türkiye zaten büyük bir ekonomik krizin içinde, iktidarın 21 yıllık erozyon ve korozyonu nefes almayı zorlaştırıyor.
Şimdi önümüzdeki tehlike çok büyük.
Suriyelilerin doluştuğu Hatay’da oturanlar deprem yüzünden başka illere göç edebilir.
ABD ilk aşamada Hatay’a gözünü dikebilir.
En kolay lokma ve aynı zamanda en stratejik lokma şu anda orası çünkü.
Diğer tüm deprem bölgeleriyle birlikte, Atatürk’ün son armağanı Türk yurdu Hatay’a sahip çıkma zamanıdır.
(Bu arada küçük kıyamette görüldüğü gibi deniz yollarının önemi büyüktür. Kara ve havayolları kesildiğinde İskenderun limanı an aarter oldu. Doğu Akdeniz ve genel olarak Mavi Vatan’a sahip çıkmak aynı zamanda Hatay’a da sahip çıkmaktır.)
Kaynak-https://hvodinali.wordpress.com/2023/02/09/hatay-elden-gitmesin/
YORUMLAR